HALİL HAMİD PAŞA
Doğum yeri : ISPARTA
Doğum tarihi : 1736
Görevi : Sadrazam
Görev süresi : 31 Aralık 1782 - 31 Mart 1785 - 2 yıl 3 ay
Ölümü : 27 Mayıs 1785
Ölüm türü : Boğdurularak. (iki mezarlı) Başı: Karacaahmet'te -
Gövde : Bozcaada'dadır.
Isparta'nın merkez ilçesi evlatlarından, milletimize en yüceden hizmet veren, Halil Hamid Paşa'nın torunları olarak soyunu sürdürenleri bulmak için araştırmalarımı yoğunlaştırdığım, 1969 Nisan ayı içinde, Ankara'da Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde görevli hemşehrilerimden Doğan Öke ve Mustafa Coşkun ile söyleşim sırasında kendilerinden, Halil Hamid Paşa ahfadından Dr. Asaf Derviş Paşa oğlu Celal Derviş Bökey'in bulunduğunu öğrenmiş ve kendisinden ecdadı hakkında en geniş bilgiyi alabileceğim Dr. İlhami Masar'ın adresini almıştım. Birinci elden bilgi ricamı lütfen kabul buyurup gönderdikleri “Ceddim Halil Hamid Paşa” başlıklı pek değerli yazılarını, Isparta İli Kalkındırma Derneğimizin yayın organı “Yeni Ün” dergisinde yayınlamıştım.
1969 tarih ve 39 sayılı Yeni Ün dergisinde aynen yayınladığım bu yazıyı, müsaadeleriyle buraya da aynen alıyorum:
1 - ISPARTA
“Isparta eski bir Anadolu şehridir. Lidyalılar zamanında ismi Baris imiş, bu isim Rumca değildir. “is” hecesi Frig lisanından gelmedir. Isparta isminin nereden geldiği kat'i surette bilinmiyor: söylendiğine göre Büyük İskender Anadolu'yu istila ettiği zaman, rahat durmayan Yunanistan'ın Sparta şehri ahalisinden bir kısmını buraya getirip iskan etmiştir. Helenistik ve Bizans devirlerinde şehre Sparta, Romalılar tarafından ise Heracleus Barensis ismi verilmiştir.
Bizanslılar zamanında ve Alparslan’ın Anadolu'yu istila etmesinden evvel Bizans topraklarına giren Türk kavimleri Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bunlardan bazılarının Isparta'da iskan edilmiş olmaları varittir çünkü; Yoz Anastas (Anastas Yos) isimli Ispartalı Türk bir kumandan, miladi 774 senesinde Anadolu’yu istila eden Harun Reşid'in bir ordusunu mağlup etmiştir.
Haçlılar istilası zarfında Isparta’nın defalarca Selçuklu ve Haçlılar- Bizanslılar arasında el değiştirdiği ve çok zarar gördüğü anlaşılıyor. Herhalde on üçüncü asır başında Haçlılardan yaka silken şehir ahalisinin, Türkçe konuşan bir çok Anadolu şehirleri gibi, İslâmiyeti kabul etmiş olması muhtemeldir. 18'inci asırda Isparta’da tesadüf edilen Rum aileler, aslen Ispartalı olmayıp sonradan sahildeki Rum şehirlerinden gelme idiler. Bu meyanda Isparta'ya Osmanlılar tarafından bir miktar da Kafkasyalı muhacir getirilmiştir.
2 - HALİL HAMİT PAŞANIN KİŞİLİĞİ:
Isparta’nın yetiştirdiği bu nadir insan, 1736 senesinde Isparta'da doğmuştur. Babası Didebanoğlu (Gazcıoğlu) lakabıyla maruf Ispartalı Hacı Mustafa efendi gençliğini Burdur’da geçirmiş, orada evlenmiş, fakat sonra tekrar Isparta'ya gelip, vezir €elik Mehmet paşanın nezdinde kapu kethüdalığı vazifesini yapmıştır. Halil Hamit Isparta’da dünyaya gelmiştir. Orada ilk tahsilini yaptıktan sonra, genç yaşta babası ile İstanbul'la gitmiş, ve tesadüfen Sadrazam Koca Ragıp paşanın nazarı dikkatini celbetmiştir. Babailide bir müddet çalıştıktan sonra, Eflak voyvodası İstavraki beyin katipliğine tayin olunmuş ve bu esnada Fransızca öğrenmiştir. İstavraki bey ile Eflâk’da iken 1768 harbi çıkmıştır. Bu harp esnasında yeniçerilerin artık itimat edilir bir askeri kuvvet olmadığına kanaat getirmiştir.
İstanbul’a avdet ettikten sonra Osmanlı devleti için pek fena şartları haiz olan ve Rus hegemonyasının başlangıcını teşkil eden Küçük Kaynarca (1774) muahedesinin akdine şahit olmuştur. Kendisi gerek Reisülküttap (Dışişleri Bakanı), gerekse Sadaret kethüdalığı (Başvekil muavini) vazifelerini ifa ettiği seneler zarfında yeni bir harbin önüne geçmek için elinden geleni yapmıştır. sadrazamlığı esnasında Rus Generali Potemkin, Kırıma saldırdığı zaman da, devleti büsbütün bir felâkete sürükleyecek olan bir harpten kaçınılması hakkında padişahı ikna etmiştir. Fakat aynı zamanda askeri kuvveti artırmak için her şeyi yapmıştır. Bilahare, gerek Avusturyalılar ve gerekse Ruslar aleyhine açılan seferler bir hezimetle neticelenmemiş ve Devlet için müsait şartları haiz olan Yaş sulh muahedesi (1792)'de akdedilebilmiştir.
Halil Hamit Paşa 1782 Yılında Sadrazam olmuştur.
Tarihçi Tülbentçi, ceddimi metheder ve Bakanlık ve sadrazamlık yaptığı uzun seneler esnasında yaptığı hizmetleri saymakla bitiremez.
Bu hizmetleri şöyle sıralayabiliriz.
1 - Dinyester ve save nehirleri boyundaki kaleleri tamir etmiş ve buralara silah ve erzak depo etmiştir.
2 - Anadolu’daki isyanları azimle bastırmıştır. Bunun için kendi mevkiine göz koyduğunu bilmesine rağmen, haris fakat muktedir bir kumandan olan Cezayirli Hasan Paşadan istifade etmiştir ve bu zatı o zaman adet olduğu veçhile bir bahane bulup öldürtmüştür.
3 - Tayin ettiği Yeniçeri ağaları mutat veçhile kendisine üç yüz kese para getirdikleri zaman bu parayı kabul etmemiş ve buna mukabil ağaların da rüşvet almalarına mani olmuştur. Bilahare, rüşveti tamamıyle yasak etmiştir.
4 - İstanbul'da bulunan Yeniçerilerin yoklamasını yaptırmış, bunları sınırlardaki vazifelerine göndermiş, açıktan maaş alanların tahsisatını kesmiş ve ulufe alım-satımını yasak etmiştir.
5 - Yeniçerilerin dışında bir askeri kuvvet kurmak kastiyle tımarlı sipahiler kanununu neşrettirmiştir.
6 - Eskiden tesis edilip Yeniçerilerin tazyiki ile kapatılan lâğımcı, kumbaracı ve topçu ocaklarını tekrar açmıştır.
7 - Halil Hamit, Avusturyalılar ve Rusların bilhassa modern topçu kuvveti sayesinde bizi mağlup etmekte olduklarını kavrayan ilk devlet adamlarından biridir. Fransa’dan uzmanlar getirtip, 2000 gedikli topçu çavuşu yetiştirmiştir. Bunlar, dakikada on gülleye kadar atabilen mantinli topları kullanmayı orduda tamim etmiştir.
8 - Haliçteki istihkam okulunu tesis etmiş ve buraya kıymetli alim. Gelenbevi İsmail efendiyi nazır tayin etmiştir.
9 - Softalar iki asırdan beri gavur icadı diye matbaacılığın memlekete girmesine mani olmuşlar ve İbrahim Müteferrikanın kurmak istediği ilk matbaayı da kapattırmışlardır. Halil Hamit matbaayı tekrar açtırmış ve ilk olarak vakanüvis Suphi efendi tarihini bastırmıştır.
10- Bir çok mali tedbirler almış ve bu meyanda bazı Yeniçeri kodamanlarının aldıkları fahiş maaşları kesmiştir.
11- O devirde Avrupa da sanayileşme başlamıştı; memlekete endüstri mamulâtı ve lüks eşya girmekte idi. Dış ticaret muvazenesi menfileşmişti. Paşa kapitülasyonlara rağmen, daha kethüdalığı zamanında, lüzumsuz ithalatı kısıtlamış ve aldığı tedbirler, ta Sultan Mahmut zamanına kadar tatbik olunmuş ve dış ticaret muvazenesi ancak bu kıymetli Padişah öldükten sonra tekrar aleyhimize dönmüştür.
3 – İdamının Sebepleri
Birinci Hamit esasında, gerici bir padişah değildi. Küçük kaynarca gibi bir muahedenin akdedildiği 1774 senesinde tahta çıktığı için ıslahat lüzumuna kani olmuş bir padişahtı. Veliaht Selim efendinin (Üçüncü Selim) gayet iyi yetiştirilmesine gayret etmişti. Bakanlığı zamanından itibaren ceddimi tutmuştur ve kendisini 1782'de Yeğen Ahmet Paşanın kısa süren sadaretinden sonra daha 46 yaşında olmasına rağmen, Sadrazam tayin etmiştir. Ancak padişah hasta idi ve yakında ölmesi bekleniyordu. Ceddim de Selim efendi ile çok iyi anlaştığı için, onunla devletin geleceği hakkında sık sık müşavere eder imiş.
İdamının sebepleri şöyle özetlenebilir:
a - Ceddimin düşmanları padişaha, Sadrazamın veliaht ile el birliği yaparak kendisini tahttan indireceğini fitlemişlerdir
b - Nizamı cedit askerlerinin nüvesini kurduğu, tahsisatlarını kestiği ve rüşvet almayı menettiği için, Yeniçeriler kendisine düşman olmuşlardır. c - Yeniliklere ve matbaa kurulmasına muhalefet ettiği için ceddim, şeyhülislam koyu Müslüman İvaz Paşa zade İbrahim Efendinin azline sebep olmuş ve onun düşmanlığını kazanmıştır.
d - Nihayet sadaret mevkiine göz koyan Cezayirli Hasan Paşa, Padişaha mütemadiyen, Halil Hamid'in Yeniçerileri çok kızdırdığını ve böyle giderse bunların kazan kaldırarak, kendisini tahttan indireceklerini söylemiştir.
Ceddim hakkında bir kitap neşretmiş olan tarihçi İ.H. Uzunçarşılı, idam hakkında şunları yazmıştır: “Bu idam devlet için çok zararlı olmuştur. Bir asker olan yeni Sadrazam Hasan Paşa, devlet idaresinde aynı kabiliyeti göstermemiştir. Her şey alt üst olmuştur. Padişah da vicdan azabı içinde ölmüştür.”
Yeni Padişah büyük insan, üçüncü Selim tahta geçtikten sonra, başlanılan yenilikleri azimle takip etmiş, fakat o da 1806 senesinde bir Yeniçeri isyanı sonunda hayatını kaybetmiştir. Disiplini tamamen kaybeden Yeniçeri Ocağının ortadan kaldırılması sultan ikinci Mahmud'a nasip olmuştur.
4 - HALİL HAMİT PAŞANIN İDAMI
Paşa 31.03.1785 tarihinde sadaretten azledilmiştir. Yeniçeriler arasında kargaşalıklar çıkması dolayısıyla Padişah, evvela Gelibolu sonra İstanköy'e sürülmesi için ferman çıkarır, bir ara da kendisine (Cidde ve Habeş Eritre) valiliği tevcih olunur. Bilindiği kadırga Bozcaada’ya vardığında, hava fırtınalı olduğundan, orada bir müddet kalır ve akabinde İstanbul'dan, adadan ayrılması bildirilir. Ceddimin bindiği kadırgada, itimat ettiği adamlarının mevcut olması İstanbul'da dedikodulara sebep olur ve Paşanın o zaman Venedik işgali altında olan Mora'ya kaçacağı söylenir. Hakikatten de kendisi istese idi pek ala mora'ya gidebilirdi, bütün Avrupa'da dostları mevcut idi. Fakat buna tenezzül etmez, ve 17.05.1785 tarihinde yeni sadrazam Hasan Paşanın adamı Ali Efendi bir çekdirme ile Bozcaada’ya gelip idam fermanını getirdiği zaman, fermanı öpüp başına koyar, bir saat müsaade ister, namaz kılar ve beraberinde olan oğulları Arif ve Nurullah efendilere fermanı okur ve şöyle vasiyet eder:
“-Görüyorsunuz, fermanda, devletin emektar hademelerine mahsus menafiin kendi etrafıma tahsis edildiğinden bahsedilmektedir. Bu bir iftiradır. Ben haksız yere maaş alanların paralarını kestim ve bu paraları Orduyu ıslah etmek için uzmanlara harcadım. Fakat siyaset böyledir. Mevki işgal edenler devlete ne kadar iyi hizmetlerde bulunmak isteseler, yine böyle çirkin iftiralara hedef olurlar, size tavsiyem katiyen siyasetle uğraşmayınız.”
Ceddim Arif efendi babasının bu vasiyeti üzerine ilmiye mesleğine intisap etmiş ve reis ül ulemalığa yükselmiştir. Yeni padişah, üçüncü Selim, Halil Hamid’in hatırına hürmeten Arif efendiyi himaye edermiş. Arif efendiyi takiben bana kadar gelen kuşakta da siyasetle uğraşan olmamıştır.
İşittiğime göre, Halil Hamid'in diğer çocukları Nurullah paşa ve Übeyde, Fatma, Zeynep hanımların ahfadı arasında da bu adet cari imiş.
Paşa idam edildikten sonra, vücut, Bozcaada’da defnolunmuş ve başı Yeniçeri ağalarına gösterilmek üzere, İstanbul'a getirilmiştir. Başının kabir taşı, Üsküdar da, İbrahim ağa karakolundan, Karacaahmet’e giden yolun sol tarafında set üstündedir. Bozcaada’daki ikinci kabrin yeri malûm değildir.
Halil Hamit paşanın ismi bilinmeyen bir Fransız ressamı tarafından yapılmış karakalem bir resimi mevcuttur. Resim hepimizin salonlarında baş mevkii işgal eder.
5 - HALİL HAMİT PAŞA VAKFI
Halil Hamit, namuslu bir devlet adamı olduğu için mühim bir servet bırakmamıştır ve düşmanları böyle bir serveti o zamanın adeti veçhile cibi namına haczedip ondan istifade edememişlerdir.
Paşa hayatta iken parasını hayrat için sarf etmiştir. Vakıfnamesi hala caridir. O zaman, vakıf varidatı sayesinde oğulları iyi bir tahsil görebilmişlerdir. Ben hala, senede 100 lira kadar para alırım.
Paşanın genç kuşaklara bıraktığı en büyük kıymet kütüphanesidir. İçinde 800'den fazla kıymetli eser vardır. Ben kütüphaneyi iplik pazarındaki eski binasında da, 1940 senesinde nakledildiği Halkevinde de ziyaret ettim ve içindeki bazı kıymetli eserlerin ilk sahifelerinin resmini çektim. Bundan evvel, 1914 zelzelesinden sonra daha yüksek pahada eserlerin İstanbul ve Kayseri kütüphanelerine nakledildiği söylenir. Bunların bir kısmı şimdi Ankara devlet kitaplığında bulunuyormuş. 1940 senesinde Isparta’daki en kıymetli kitaplar şunlardır:
Tefsiri Ziyaettin Kuran'ı Kerim (İkinci Beyazıt zamanından)
Divan-ı Sultan Süleyman
Divan-ı Şevket
Kaside-i Büride
Paşanın bıraktığı binalar Isparta’yı mahveden 1914 zelzelesinden yıkılmıştır; zelzeleden sonra şunlar ayakta kalmış bulunuyordu.
İplik Pazarı külliyesi bakiyesi:
Bu mevkide 1554 senesinde Hacı Abdi efendi tarafından basit minaresiz bir cami inşa edilmiş, fakat bu cami bir zelzele esnasında yıkılmış bulunuyordu. Ceddim divanı hümayun beylikçisi olduğu zaman, evvela camiin tamiriyle işe başlamış v zamanla bu mevkide bir mamure yaratmıştır.
Külliyede şu binalar mevcut idi:
Yeni bir minare ile cami, şadırvan, kütüphane, muvakkıthane, Kademhane, çırak mektebi.
Karpuz pazarı şadırvanı:
Ceddim, Reisülküttap (dış işleri bakanı) olduğu sırada, eskiden Hindi pazarı denilen Karpuz pazarında büyük bir şadırvan yaptırmıştır. Bu da 1914 senesinde tamamiyle yıkılmıştır. Yerine çok basit dört köşe bir çeşme oturtulmuştur. Çeşmenin üzerinde eski kitabe mevcuttur, bu kitabenin tarihi, hicri 1194 senesidir. Metni şöyledir:
Yapdı Hamdi efendi, Reisülküttap
Bir neveser bu yerde küllü teşnegane
Bu abı hayat oldukça manendi feyz cari
Bağı cennana döndü bazarı hinduvane
Dadaver oldu hame bu resme tarih
Bu çeşmeyi mübareke her an ola revane
Ceddimin ayakta durmayan gerek Isparta gerekse İstanbul’daki eserlerinden, okuyucularımı sıkmamak için bahsetmeyeceğim.
Kütüphanedeki kitapların ilk sahifelerindeki (Ex Libris) çok sanatkarane yapılmıştır. Metin Arapça olduğundan zikretmiyorum.
Bu yazı için, Bibliyografya olarak kullandığım bazı eserlerin kısaca ismini veriyorum:
a - Böcüzade Süleyman Sami Isparta tarihi
b - Cevdet Paşa tarihi
c - İ.H. Uzun çarşılı Halil Hamit Paşa tarihi (1936)
d - Prof. Fuat Köprülü (Türkiyat Mecmuası beşinci cildi)
e - A. Tülbentçi tarihi.
Kaynak:
Türkiye’de ve Dünyada yerlisinden 6 Başbakan yetiştiren tek şehir Isparta: Şeref Kitabı.-Hazırlayan : Fuat Süreyya Oral-[Kısmet Matbaası], Ankara, 1986, sayfa 18-24.