Tercihiniz Internet Explorer 4.X+ ve Ekranınız 800X600 çözünürlükte olsun.
ISPARTA GENEL BİLGİLER: İLİN COĞRAFİ
KONUMU : Isparta İli
Akdeniz Bölgesinin batı bölümünde ve iç kesiminde yer alır. "Göller
Bölgesi"nin merkezi konumundadır. Isparta doğudan Konya'nın Beyşehir,
Doğanhisar ve Akşehir ilçeleri, kuzeyden Afyon'un Çay, Şuhut, Dinar ve Dazkırı
İlçeleri, batıdan Burdur'un merkez, Ağlasun ve Bucak ilçeleri, güneyden ise
Antalya'nın Serik ve Manavgat İlçeleriyle komşudur. İlde merkez ilçe ile birlikte Aksu,
Atabey, Eğirdir, Gelendost, Gönen, Keçiborlu, Senirkent, Sütçüler, Şarkikaraağaç,
Uluborlu,Yalvaç ve Yenişarbademli olmak üzere 13 ilçe vardır. Merkez
ilçeden sonra gelen en büyük ilçe merkezi Yalvaç'tır. En az nüfuslu ilçesi ise
Yenişarbademli'dir. Isparta ilinde 211 köy bulunmaktadır. İlin yüksek ve
engebeli olan toprakları, kuzeydoğudan ve doğudan Sultan Dağları, Beyşehir Gölü ve
Dedegöl Dağları'nın Kuzey kesimleri, Torosların kuzeyi, batıda ve güneybatıda
Karakuş Dağları, Söğüt Dağları, Burdur Gölü ve Ağlasun ve Bucak yaylaları gibi
doğal sınırlarla kuşatılmıştır. Isparta İli toprakları genelde engebeli bir
yapıya sahiptir. Yöredeki yüksekliği 3000 metreyi bulan dağlar yanında, ova ve vadi
özelliğindeki düzlükler, değişik büyüklükteki tabii göller İlin doğal
yapısını belirlemektedir. İlin rakımı 1050 m. dır. Isparta ilinde Türkiye'nin 4.
Büyük gölü olan ve 517 km' lik alan kaplayan tatlı su gölü olan Eğirdir gölünden
başka Kovada Gölü ve Gölcük Krater Gölleri bulunmaktadır. Sportif Olta
Balıkçılığına uygun Karacaören Baraj Gölü'de Isparta il sınırları
içerisindedir. Daha Detaylı Bilgi için "Isparta Genel Bilgiler" ve "Ispartanın Doğal Yapısı" Linklerine bakınız Bu Site tamamen bilgi vermeye yönelik olup kullanılan bilgilerin, nereden alındığı (kaynağı) belirtilmiştir. Dolayısıyla günlerce, aylarca kaynakları hazırlayan insanlara saygısızlık yapılmamış kişilere hakkı verilmiştir. Dolayısıyla " Bilgi = Paylaşım" sözüne inanarak bu Sitede Isparta hakkında yer alan bilgileri ve Çoğumuzun ihtiyacı olan birçok bilgiyi biraraya getirmeye çalıştım ve insanlara yararlı olması dileğiyle kolay gelsin. ISPARTA
İli TARİHÇE:
Isparta’nın yerleşim tarihi,
yazılı tarih öncesi bir dönem olan Üst Paleolitik Dönem ile başlamaktadır. M.Ö.
2000’lerde ise Pididya Bölgesi, Luvi ve Arzava topluluklarının yerleşme alanıydı.
Hititler siyasi bir güç olarak ortaya çıktıktan sonra yörede yüzyıllarca süren
çatışmalara karşılık Arzava ülkesi üzerinde kesin bir egemenlik
kuramamışlardır.
M.Ö. 1200’lerde “Ege Göç Kavimleri” adı verilen topluluklar, Balkanlardan
gelerek, Anadolu’nun siyasi yapısı bütünüyle değiştirdikleri gibi Arzava Ülkesi
Konfederasyonu’nun da siyasi varlığına son vermişlerdir.
Bu toplulukların en önemlisi olan Frigler, M.Ö. 8.yy.dan sonra, giderek
güçlerini kaybetmiş ve M.Ö. 690’da bu topraklarda Lidya devleti egemenliği
kurulmuştur. Daha sonra Kimmer Sapardailer sürekli akınlarla Lidyalı’ları oldukça
zor durumda bırakmışlarsa da Isparta yöresinde uzun süreli bir yerleşik güç
oluşturamamışlardır. Yöre, M.Ö. 546’da Perslerin egemenliğine girmiş ve M.Ö.
334’e kadar da onların egemenliğinde kalmıştır.
Bu tarihten sonra yöreye Büyük İskender egemen olmuştur. Hellenistik dönemde
Minassos (Minasın) dikkati çeken bir yerleşme olarak görülmektedir. M.Ö. 323’te
Büyük İskender’in ölümü üzerine, Isparta sırayla Bergama Krallığı’nın,
Seleukoslar’ın son olarak da M.Ö. 190’da Romalıların yönetiminde bulunmuştur.
Roma egemenliği, M.S. 395’e kadar sürmüştür. 395 yılında Bizans egemenliği
başlamış, Selçukluların Batı Anadolu’da denetimi kesin olarak ellerine aldıkları
1204 yılına kadar devam etmiştir.
Isparta ve çevresi, Ortaçağda İslam devletleriyle Bizanslılar arasında
savaşlarda faal olarak rol oynadı 714 yılında Abbasiler döneminde güçlü bir Arap
ordusu Isparta’yı almayı başardıysa da bir süre sonra Bizans birlikleri şehri geri
aldı. İslam devletlerinin Anadolu’ya akınları 10.yüzyıla kadar sürdü.
M.Ö. 6. yüzyılda kurulduğu sanılan ve Saporda, Hereklios, Baransis, Barenon ya
da Bareos adlarıyla anılan Baris kenti Bizans döneminde Anatolikon Theması’nın
sınırları içinde yer almakta olup, Eis Barida adıyla anılıyordu.
8. Yüzyıl başlarında kısa bir süre Abbasi yönetimine giren kentin adı, Arap
kaynaklarında Sabarta olarak geçmektedir. Selçuklu tarihçisi İbn Bibi, Isparta kale
ve vilayetinin Anadolu Selçuklu Sultanı III. Kılıç Arslan döneminde, 1204 yılında
Selçuklular tarafından fethedildiğini yazmaktadır.
Isparta merkezinde Selçuklulardan günümüze intikal etmiş olan en eski
Selçuklu eseri, Ulu Camii 1299 tarihi taşımaktadır. Bu gecikme Isparta’nın fethinin
bölgeye nazaran geri bırakılmış olmasıyla alakalıdır. İbn Bibi, burayı havası
ve suyuyla meşhur bir vilayet olarak anlatmaktadır.
Isparta yöresi 1300 yılında Hamitoğullarının altına girmiştir.
Hamitoğulları beyliği döneminde Isparta’ya gelmiş ünlü seyyah İbn Batuta, şehri
bakımlı, zengin çarşıları olan sayısız ırmak, bağ ve bostanları bir nezih belde
olarak tanımlamakta, hisarının yüksek bir dağ üzerinde olduğu belirtilmektedir.
Hamitoğulları dönemi içinde kısa bir süre İlhanlı egemenliğine giren Isparta,
tekrar Hamitoğulları egemenliğine girmiştir.
Hamitoğlu Kemalettin Hüseyin Bey, 1380 yılında yaptığı bir antlaşmayla,
Isparta’yı Eğirdir, Karaağaç, Beyşehir, Seydişehir ve Yalvaç ile 80 bin altın
karşılığında Osmanlı Devletine vermiştir. 1390 yılında Kemaleddin Hüseyin
Bey’in ölümüyle Osmanlı topraklarına kesin olarak katıldı. Osmanlı topraklarına
katılan Isparta, merkezi yönetime merkezi Kütahya olan Anadolu Eyaletinin bir sancağı
olarak katıldı. Bu yeni sancağın yönetimi Kutlu Bey’e verildi. Kutlu Bey 1417
yılında Ulu camiyi onartmış ve bu camii günümüze kadar ayakta kalmıştır.
Zaman zaman Osmanlılarla Karamanoğulları arasında el değitiren Hamitili, II.
Murat döneminde kesin Osmanlılara katıldı. Sancak beyliğine de Şarapdar İlyas bey
atandı. Hamitili’nin Osmanlı mülkü olmasından sonra Isparta, sancak merkezi olmuş
ve bu idari statü Eğirdir ile birlikte yürütülmüştür. Isparta’nın Hamitili
Sancağı’nın merkezi olarak önem kazanması Kanuni Sultan Süleyman devrinden
itibaren başlamıştır. Bu dönemde tutulan kayıtlar (tahrirler) Isparta’nın sosyal
ve ekonomik durumunu açıklamaktadır.
1522 yılındaki tahrirde Isparta’nın Çeribaşı, Debbağlar, İskender, Camii,
İğneci, Farsaklar, Gebran(Hıristiyan Mahallesi), Mescid-i Şuyuğa Bey, Mescid-i
Fazallah, Mescid-i Hisar Efendi, Mescid-i Süle, Mescid-i Karaağaç, Mescid-i Hocaoğlu,
Dere, Yenice ve Doğancı adlarıyla anılan 17 mahalleye sahip olduğu görülmektedir.
Dokumacılık, bağcılık, boyacılık son derece gelişmiş bulunuyordu. İdari,
askeri görevlerin tımarları yanında, kentte Padişah Hasları da vardı. 1568
yılındaki tahrirde ise Hocaoğlu mahallesi dahil olmuş, yeni kurulan İlisucu, Hacı
Elfi, Evren, Yayla, Leblebici (Keçeci), Mescid-i Hacı İvaz ve Mescid-i Tavasoğlu
mahalleri ile birlikte mahalle sayısı 23’e çımıştır. Ayrıca Hıristiyan
Mahallesi Zimmiyan adıyla bulunduğu görülmektedir.
Isparta, çalışkan sancak beylikleri dönemlerinde önemli imar faaliyetlerine
sahne olmuştur. Firdevs Bey zamanında Mimar Sinan Eserleri arasında sayılan Cami ve
bedesten yaptırılmıştır. Firdevs Bey Cami ve Mimar Sinan Cami olarak anılan cami ile
bedesten arası, cami vakfı Arasta olarak hizmet vermiştir. Sancağın ve şehrin asayişi 16. yüzyılın
sonlarından itibaren bozulmaya başlamış ve “Suhte İsyanları” ile uzun süre
uğraşmak zorunda kalınmıştır. 1571 tarihli bir emirden anlaşıldığına göre,
hizmete çağırılan piyadelerin hiçbiri görevi başına gelmemiş, bir kısmı
kaybolmuş, bir kısmı firar etmiş ve sancağın yayaları 200 kişiye düşmüştür.
Daha sonra 18. yüzyılın başlarında görülen “Celali İsyanları” ve
ayaklanmaları izleyen “Büyük Kaçgunluk Devri”nde Isparta büyük zarar görmüş
ve Isparta-Akşehir hattı bu ayaklanmalar sonunda ekonomik yönden gerilemeye
başlamıştır. Özellikle 1645’te Isparta yöresinde ortaya çıkan Kara Haydar ile
daha sonra oğlu Mehmet ile Onun yardımcısı Katırcıoğlu’nun soygun ve isyanları
Isparta yöresinde büyük sosyal ve ekonomik çalkantılara sebebiyet vermiştir.
Şehirde, daha önce meydana gelen ayaklanmalar yanında, sık sık meydana gelen
deprem ve su baskınları gibi afetler de çeşitli zararlara yol açmıştır.
Isparta’yı ziyaret eden Fransız gezgin Paul Lucas, kenti yün, deri, ve afyon ticareti
ile zengin bir kent olarak nitelerken deprem ve su baskınlarından çok zarar
gördüğünü belirtmektedir.
1780 yılında Gölcük Krater gölünün taşması ile meydana gelen büyük bir
sel, Tekke ve Yaylazade mahallelerini tümüyle tahrip etmiştir. Yüzyılın
başlarından itibaren haşhaş ile arpa ile dönüşümlü olarak ekilmeye
başlanmıştır.
Kaynakça: Isparta Valiliği Isparta İl Yıllığı 1996.-Hazırlayan:
Haluk İmga, Ahmet Eskici. Ün Dergisi.- 1-14.cilt (14 cilt içinden çeşitli makaleler) [Hit Counter] |