HÜSEYİN AVNİ PAŞA

Doğum yeri : ISPARTA - Gelendost

Doğum tarihi : 1820

Görevi : Sadrazam

Görev süresi : 15 Şubat 1874-25 Nisan 1875 (1 yıl-2 ay - 8 gün)

Ölümü : 16 Haziran 1875 (saat: 22.30)

Ölüm türü : Suikast (Sağ kolağası Çerkez Hasan tarafından kurşun ve bıçaklanarak).

Hüseyin Avni Paşa, gerek kendisine gelinceye kadar, gerek kendisinden sonra, cumhuriyetin ilan tarihi 1923 yılına kadar 624 yıl hüküm süren Osmanlı Devleti'nin 292 Sadrazamı içinde, hakkında ileri geri en çok yazı yazılan bir sadrazamdır.

Hiç kuşkusuz, bir sadrazam da insandır ve her insan gibi kusursuz değildir. Burada söz konusu kusur maddi değil, manevi olandır. Bu, insanın ruhu veya huyu ile ilgilidir. Hüseyin Avni Paşa'nın ruhu veya huyu kendine, şahsına, ferdiyetine aittir.

Ne var, ki Hüseyin Avni Paşa'nın şahsına ait icraatı eleştirilirken; tamamen objektif olan tarih metodu uygulanmak ve tarihçi üslup ve edebine saygılı olmak gerekirken, bunun daima dışına çıkılarak yorumlamaya ana ve baba da karıştırılmıştır. Bu aşağılayıcı, horlayıcı ve çok defa akıl dışı yorumların müdafaası hiç kuşkusuz yazarlarınca yapılabilir.

Burada biz, her hangi bir yoruma meydan bırakmayacağı bakımından, tamamen resmi olan bir araştırma mahsulü incelemeyi sunmakla yetiniyoruz.

(Cumhuriyetin 50. Yıl münasebeti ile M.S. Bakanlığı Yayını: Sayfa 56-57'den aynen alınmıştır.)

“ MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞINDA 150 YIL “

HÜSEYİN AVNİ PAŞA

1820 senesinde Isparta'nın Doğu Karaağaç kazasına bağlı Avşar nahiyesi Gelendost köyünde doğmuştur. Köy halkından Odabaşı Ahmet ağanın oğludur. Ahmet ağa oğlunun okumasını isteyerek kasabanın medresesine verdi. Bu sırada her memleket eşrafından birinin oğlunun Harbiye Mektebine gönderilmesi emir edildi. Ahmet ağanın efendisi kendi çocuklarını göndermemek için, Hüseyin Avni'yi göndertti. Böylece İstanbul'a geldi. Bir müddet Mahmut paşa medresesinde okudu. Sonra Maçka'daki Harbiye mektebine girdi. 1848'de Erkanı Harp Yüzbaşı olarak mezun oldu. Dört ay sonra Binbaşılığa terfi etti. Bir yıl sonra da Şumnu'ya gönderildi. Rus savaşı başladığı zaman orada bulunuyordu. Kalafattaki istihkamların inşaasına nezaret ettiği sırada Çatana köyüne inen Rus askerine karşı taarruza geçerek parlak bir zafer kazandı. Bunun üzerine albaylığa yükseltildi. Kısa bir zaman sonra Paşalık rütbesiyle Anadolu Ordusu Erkanı Harp Reisliğine tayin edildi. Burada alınacak müdafaa tertiplerinde İngiliz Vilyams Paşa ile anlaşamadıklarından geri alınıp Kırım'a gönderilen ordunun Erkanı Harp Reisliğine tayin edildi.

Barıştan sonra, Doğu hududunu tayin edecek komisyonun başkanlığında bulundu, sonra İstanbul'a döndü.

Karadağ ihtilali sırasında Grahova savaşının kaybedilmesi üzerine oradaki ordunun Erkanı Harbiye reisliğine, sonra Sınır Tahdidi Komisyonuna memur edildi. Buradan dönüşte Harbiye Mektebi Nazarı oldu. 1861'de Erkanı Harbiye Reisliği de bu vazifesine eklendi.

1862'de tekrar alevlenen Karadağ isyanını bastırma görevi verildi. Aynı zamanda Ferikliğe yükseltildi. 1863'de Dar-ı Şurayı Askeri Reisi oldu. Bundan sonra Fuat Paşa'ya intisab etti. Ve yardımını gördü. Fuat Paşa'ya Sadaretle birlikte Seraskerlik verilince Serasker Kaymakamlığına getirildi. Aynı zamanda Hassa Müşirliği de verildi. 1865'de bu vazifelerinden azledildi. Yanya ve Turhal Kumandanlığı ile İstanbul'dan uzaklaştırıldı.

Ali Paşa Girit'e memur edildiği zaman, Fuat Paşa ona Hüseyin Avni Paşayı tavsiye etti. Girit harekatına katıldı. Sonra da kendisine Girit Kumandanlığı verildi. Ertesi yıl 9 Şubat 1869'd Seraskerliğe getirildi. Mahmut Nedim Paşa'nın ilk sadaretinde Eylül 1871'de azledilip rütbe ve nişanları alındı ve hatta yalısı müsadere edilerek Isparta'ya sürüldü. 11 ay sonra affedildi ve İstanbul'a dönüşünde yalısı iade edildi.

1872'de Aydın Valiliğine gönderildi. İki ay içinde Bahriye Nazarlığına tayin edildi. Serasker Ahmet Sait Paşa'nın Sadaretinde 15 Şubat 1873'de Seraskerliğe ikinci defa getirildi. Bir sene sonra 13 Şubat 1874'de Seraskerlik uhdesinde kalmak şartıyla Sadrazam oldu. Fakat bu makamda kalamayarak azledildi.

Azlinden bir kaç gün sonra tekrar Aydın Valiliğine tayin edildi. İzmir'e geldiğinde rahatsızlandığından Fransa kaplıcalarında tedavi için memuriyetten affı ile izin isteği kabul edildi. Bir müddet Fransa ve İngiltere’de bulundu.

Kendisinin İngiltere ricaliyle bazı gizli müzakerelerde bulunduğu duyulduğundan Abdülaziz bundan kuşkulanarak Konya Valiliği ile uzaklaştırmayı uygun gördü ve 1875'de Konya Valiliğine tayin etti ve tayin emri Avrupa'da kendisine telgrafla tebliğ edilip derhal geri dönmesi bildirildi.

İstanbul'a gelince Saraydaki taraftarlarının gayretiyle Konya'ya gitmekten kurtuldu.

Hersek ihtilalinin ehemmiyet kesbetmesi üzerine 21 Ağustos 1875'de üçüncü defa Seraskerliğe getirildi.

Hersek ihtilalinin yatıştırılması için Sırbistan'a asker sevkinde haklı olarak ısrar ettiğinden Rus Elçisi İgnatiyef'in telkiniyle 1 Ekim 1875'de Seraskerlikten azledildi.

Azlinden sonra hemen Selanik Valiliğine tayin edildiğinde hazırlıklarını yaparken Süleymaniye civarındaki konağı yandı. Yangından 10 gün sonra Selanik’ten vaz geçilerek Hüdavendigâr Valiliğine tayin edildi.

İstanbul hadisesinden sonra Sadarete Mütercim Rüştü Paşa geçince Hüseyin Avni Paşa, 12 Mayıs 1876'da dördüncü defa Seraskerliğe getirildi.

Serasker iken Mithat Paşa'nın konağında bir gece yapılan Vükela toplantısında Çerkez Hasan adlı bir subay tarafından 16 Haziran 1876 da öldürüldü.

3'ncü ve 4'ncü rütbeden mecidi nişanı ile 1'nci rütbeden murassa nişanı vardır.

Vatanına en büyük hizmeti, Seraskerliğinde yorulmak bilmeyen bir azimle Orduyu ıslaha çalışmasıdır. O zamana kadar Fransa örneğinde tertiplenen orduyu 1870 harbinde Fransa'ya karşı üstünlüğünü ispat eden Prusya'dakine benzer teşkilatlandırmaya girişmiştir. Mevcut altı Orduya Yemen Ordusunu ekleyerek Ordu sayısını yediye çıkarmış, böylece askeri kuvveti 500.000 kişiye yükseltmiştir.

Orduyu yeni silahlarla donatmaya gayret göstermiştir. Bu arada Amerika'dan 600.000 adet Martini tüfeği satın alınmış, Alman Krupp fabrikasından da toplar getirtilmiştir.

Subayların, erlerin savaş kabiliyetlerini geliştirecek yeni talim usullerinin tatbikine, sık sık manevralar yapılmasına ayrıca önem vermiştir.

Ordunun tabip ihtiyacını karşılamak üzere 1872'de açılan Mekteb-i Tıbbiyede dersler Fransızca okutulmakta idi. Öğrenimin Türkçe yapılması için girişilen teşebbüsler o zamana kadar sonuç vermemişti. Bu gaye için kurulan Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye'nin tıp terimlerini Türkçeleştirmek maksadıyla hazırlanmasın ele aldığı “Tıp Lügati” kendisinin maddi yardımı ile tamamlanabilmiş ve Askeri Şuranın bir kararı ile 1870 yılında Mekteb-i Tıbbiyede Türkçe Öğrenime başlanmıştır.

1876 senesinde İstanbul'da Vükela toplantısında bir suikast neticesi vefat etmiş ve Süleymaniye camii bahçesinde medfundur.

Kaynak:

Türkiye’de ve Dünyada yerlisinden 6 Başbakan yetiştiren tek şehir Isparta: Şeref Kitabı.-Hazırlayan : Fuat Süreyya Oral-[Kısmet Matbaası], Ankara, 1986, sayfa 29-32.